25 Ağustos 2010 Çarşamba

sek rakı ile tek buz

gel kardeşim,
Otur şöyle konuşalım biraz.
dertliyiz belli ki,
rakıyı uzat, buzumuzu da koyalım.
tek buz ha, rakıyı şımartmamak lazım.
sek rakıyla tek buzun aşkını izle.
nasıl da sevişiyorlar birbirleriyle,
yavaş yavaş,
tadını çıkarta çıkarta,
birisi yok olacak yakında.
rakı kalacak yalnız başına.
Acele etmeye gerek yok,
Vakit çok...

Bak kardeşim,
sen hiç oturdun mu şöyle,
yalnız başına,
öne eğdin mi başını hiç?
hayatı harcamadık mı birlikte?
bozdur bozdur harca misali,
fazla ciddiye alıp lafı,
tüm anlarımızı bozdurmadık mı?
ha, bir de zamanlar
kafa farkına uğramadı mı?
değerini kaybettiler bozdururken.
harcadığımızı da bilemedik zaten.
öne eğ başını bir düşün,

kendine bak kardeşim.
resimlerine bak zaman zaman,
hissettin mi o resimlerdeki sen,
sen değilsin artık.
yabancılaşmak diyorlar buna hani,
bence kaybetmek o ruhunu,
ölmek o bir anlamda,
rakına bak,
beklettiğinde nasıl beti benzi attı,
içmeni bekliyor ki yalnızlıktan kurtulsun,
değişmiş,
içi geçmiş belli ki...
işte böyle birşey bu,
sen sen değilsin,
rakı rakı değil.

rakıyı tazele kardeşim,
mezelerden de al biraz ağzın tatlansın,
tuzu eksikse yüzündekilerden damlat biraz,
tat kazansın, senden benden biri olsun o
değerini bilelim kardeşim,
sen seni kaybederken,
ben bileyim hala aynısın,
haydarinin içinde.

bak kardeşim,
sana son bir tavsiye,
eğ başını öne,
bak bir resmine,
bir sigara yak,
bir soluk çek ondan,
cılız ciğerinle,
yapabildiğince.
O zaman göreceksin,
ağlamak daha zor,
gözünü kapatmadan.
derin derin bak resmine.
kendinden birşey bulursan da beni ara,
rakına buz bulurum ben yine,
kafanı hiç yorma.

Acelen ne kardeşim,
ölüm kaçmıyor,
yanıbaşında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder