5 Ağustos 2010 Perşembe

Karanlık

Karanlık

Gözünü açtığında uzaklardan bir ışık huzmesi vardı sadece, kendini aydınlatan. Karanlığın soğukluğunda bir sıcak maşa misali acıtıyordu gözlerini. Fakat ondan daha fazla acı veren yaralar vardı vücudunda. Doğrulmak istediğinde sımsıkı şekilde bağlandığını anladı. Zaten tükenmeye yakın olan tâkatını bunda harcamak istemedi. Bir acı saplandı göğsüne. Bağırmak istedi, sesi çıkmadı.

* * * * * *

Her zamanki sıradan günlerden biriydi Güney için. Yataktan homurdanarak kalktı. Banyoya yöneldi. Yüzünü yıkayıp, dişlerini fırçaladı. Gözlüğünü ve sahte mutluluğunu yüzüne yerleştirdi. Bitmeyen, inatla zamanını yok eden okul yoluna koyuldu. Alışılabilecek bir yol değildi. Küçük hayatında küçük bir ayrıntıydı belki… Fakat, o hayattan nefret etmesi için çok güzel bir nedendi.

Okulda da adaptasyon sorunları vardı. E tabi kolay değildi o kadar yol üstüne bir de dersleri anlaması. Elinden geleni yapmıştı, yapıyordu fakat yine de birkaç dersten kalmayı engelleyemedi. O hayattan nefret emesi için bir güzel neden daha!

Taktığı mutluluk maskesi ona büyük bir sosyal çevre kazandırmıştı. Büyük arkadaş grupları, sağlam(!) dostluklar… Zamanını çok güzel geçiriyordu. Fakat akşam eve gidip mutluluk maskesini kutusuna koyduğunda bütün o neşe, mutluluk yok oluyordu. Hiç yaşanmamış gibi… Oluşan boşluktan hüzün denizine düşüyor, oradan oraya sürükleniyor, her yorulduğunda hayata lanet ediyordu her gece.

Sevgilileri vardı, her zaman olmuştu. Ruhundan fışkıranı kapamak için bir sürü tampon… Rutubet kokulu motel odalarında anı unutmak amacıyla yapılan duygu yoksunu birleşmeler… Duşta fantezi, havada beş takla attıran pozisyonlar… Egoların tavan yapıp, ‘id’lerin sinsice arkadan yönettiği anlar… Bu anlar vardı, her zaman olmuştu. Düş gibiydiler, sonlandılar. Ve Güney her sonda kendi yalnızlığını farkeder farketmez yaşadığı hayata bir küfür yollamayı destur edinmişti.

Oturduğu semte, sıkıcı ve uzun bir yolculuğun ardından ulaştı. Uflaya puflaya yürümeye başladı kartalın dar sokaklarında. Eve girmek vardı aklında sadece. Kulağında müziği, her zamanki adımlarını attı. İşler her zamanki gibi gitmedi…

Acı……
Karanlık……

* * * * * *


Gözünü açtığında bir ışık huzmesi vardı sadece. Kendini bile aydınlatamayan bir huzme. Gözlerini acıttı. Ondan daha büyük sızıları vardı hali hazırda. Kalkmak istedi, kalkamadı. Bağırmak istedi, kurtulmak için haykırmak istedi, sesi çıkmadı. Kapkara siluet ışık huzmesini yok etti…

-Adın ne?
-…
-Adın ne!?
-G…Gü…Güney.
-Merhaba Güney, ben Hakan. Memnun oldum.
-…
-Dur konuşma. Eh, güzel bir tanışma olmadı biliyorum. Ben bir anketörüm. Ailen seni ne kadar seviyor, onu araştıracağı.(kesik bir kahkaha) Kaçırma olayları 2. sınıf filmlerin konusu değilmiş, değil mi? Neyse, sen biraz daha uyu bakalım.

Kafasına ne olduğunu göremediği bir şeyle vurdu Hakan. Güneyin son hissettiği, yüzünden akan kanın sıcaklığıydı…

Karanlık…
Karanlık……
Karanlık………

* * * * * *

Düşünde herhangi sıradan bir günde yaptığı işleri 3. kişi gözüyle izliyordu. Ne kadar boş bir şekilde ayna karşısında bir anda sırıtmaya başlayışını, yollarda uflayıp puflayışını, ders saatlerinde kafasının nerelerde dolandığını, boş bir ilişki çemberinde dönüp dolanıp, ona değer verenleri nasıl çemberin dışında bıraktığını, sadece anlık zevk olarak gördüğü insanların onu nasıl bir tutkuyla, içtenlikle sevdiğini… Gördükçe ruhu acı çekmeye başladı. Sanki fiziksel olarak aldığı hasar ruhundaki çatlaklardan sızıyordu.

Gözünü açtığında hiçbirşey göremiyordu. Düşündeki gibi bir pus vardı. Ağlamak istedi, uzun süredir gerçekten istememişti bu kadar. Vücudu yüz çevirdi Güney’e.Gördüğü düşü düşünmek istedi… Yinelemeyi reddetti zihni. O an idrak etti gerçeği: fiziksel hasar değildi ruhunun çatlaklarından sızan; ruhu vücudunun çatlaklarından dışarı fışkırıp gözünün önüne sermişti hayatını. O hayatı ki elinin tersiyle itip, her gün itinayla küfür ettiği… “keşke” dedi içinden.

Karanlık……………

Yarım yamalak Hakan’ın “Seni pek seven yokmuş” dediğini duydu. Gülmeye tâkatı yoktu. Ama güldü sınırını zorlayıp, “sen öyle sa…”. Duvarlardan yankılanan kurşun sesi Güney’in sözünü tamamlamasına izin vermedi.

Karanlık…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder