5 Ağustos 2010 Perşembe

Duvar

Merhaba sana koca duvar
Sarılsam sana doya doya,
Ucun bucağın yok tutamıyorum.
Kulakların da yok hem zaten,
beni duymuyorsun...
Ne desem çarpıp dönüyor,
Bağırsam ancak boğazıma,
balgam oluyorsun.

Dilin yok ki konuşasın,
Ben bekliyorum gerçi yine.
Bıkmadan, bıkamadan...
Dudağın da yok zaten.
Soğuksun öpünce...
Belki de bulamıyorumdur dudağını tabi,
Ama bildiğim şey,
Dudaklarımın nasır tuttuğudur.

Gözlerin de yoklar, baktım.
Baktım, ama bulamadım.
Saatlerce diktim gözlerimi sana,
Sayın Sevgili Duvar,
ne kendimi gördüm, ne seni
Bazen bir manzara gibi,
Bazen de hararetli bir porno filmi.
Ne olduysa da,
Vazgeçemedim izlemekten...

Ha, bir de sayın duvar,
Duyguların düşüncelerin var, biliyorum.
Gördüm çünkü,
Tattım onları,
Kokladım ardından,
Dinledim kulağımı dayayıp bir bardağın dibine,
Dokundum parmaklarımla...
Ama, sakladın sen hep
Cevizden sandığında,
onu bunu.
Ben sadece işlemelerine hayran,
O gördüğüm, dilime dayadığım,
O kokladığım, kulağımı dayadığım,
Üstüne parmaklarımla mühür basmaya
-Yeltendiğim en azından-
Sandığına, sandığıma...
Acaba içinde ne vardı?

Son birşey,
Sevgili Sayın Duvar...
Bilirsin maymundan geldiğimden beri,
Ya da topraktan, her ne ise...
Saklandım da saklandım.
Arkana.
Yine arkandayım.
Ama öyle, böyle, şöyle...
Tırnaklarım sırtında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder